Hoşgeldiniz Ziyaretçi. Lütfen giriş yapın veya kayıt olun.

Son İletiler

Sayfa: 1 2 3 [4] 5 6 ... 10
31
Edip Yüksel in ve 19un ilgimi çekmeye başladığı dönemlerde, Hulki Cevizoğlu nun ceviz kabuğunda Edipi konuk ettiği programların birinde Hulki laf arasında "bir de 7-19 lu bir sistemden bahseden birisi var" diye eklemişti ama konunun üzerine gidilmedi. Ben de 19daki mukemmellikleri gördükten sonra içimden "7 küçük bir sayı ve katlarının denk gelme ihtimali yüksek" diye bir düşünce gecirmistim. Detaylı araştırma yapmamistim.
​​​​​​19 çok kuvvetliydi. 2 ayeti Kur'an dan saymamak çok önemli bir durumdu. Içimden o ayetlerin uydurma olduğunu kabul ettiğim zamanlarim oldu. Ama tam sindirememistim. Hep aklıma "bilmediğin emin olmadığın etraflıca arastirmadigin şeylerin ardına düşme" minvalindeki ayetler geliyordu. Hep de dua ettim bu konuyu benim için netleştir kafamda soru işareti bırakma diye.
Allah'a şükürler olsun ki ikizkod'dan sonra kafamda hiç soru işareti kalmadı. İmran Akdemir'den Allah razı olsun.
Bu 2 ayeti kabul etmeyenler için bu yazımı 114hareketi.org sitesinde paylaştım.

Sadece 19'dan haberdar olduğum o dönemlerde internette bu altın oran yazısına bir yerde rastladım ve çok ilgimi çekince İmran Akdemir'in ikizkod kitabını ve ikizkod.com sitesindeki bütün ispatları okudum.

Emeği geçenlerden Allah razı olsun.
32
Kuran'da 30'uncu sure olan Rum suresi, 60 ayetten müteşekkildir. Bu surenin tam 3 ayetinde "rüzgar" kelimesi geçer. Diğer "rüzgar" kelimeleri ise farklı surelerin sadece bir ayetinde mevcutturlar. Rüzgar kelimesinin surelere göre konumlanmasında Rum Suresi ayırıcı bir özellik arzeder. Aşağıdaki linkte Rum suresinin bu özelliği koordinat açısından incelenmeye alınmış olup, yeryüzünde esen "sürekli rüzgarlar" ile olan bağlantısı ortaya çıkarılmıştır.

33
  NEBE & ABESE sureleri ve “SVALBARD KÜRESEL TOHUM DEPOSU"
 
Yine, Kur'an'dan ilginç koordinat tespitlerine şahit olmak için, PDF formatındaki şu linke bakınız.
   

34
İKİ HİCRET - Hac Suresi ve Koordinatlar / İKİ HİCRET - Hac Suresi ve koordinatlar
« Son İleti Gönderen: T.Taşpınar Aralık 15, 2014, 02:08:44 ÖS »
Müslümanlar ilk olarak Habeşistan’a hicret etmişler daha sonra Peygamberimiz ile birlikte Medine’ye hicret edip yerleşmişlerdi. İşte bu iki hicretin çıkış ve varış noktaları, Hac suresinde konunun geçtiği sure ve ayet numaraları koordinat sistemiyle tam bir uyum sağlamaktadır. Aşağıdaki linkte konunun detaylarını görsel haritalarla birlikte inceleyebilirsiniz.

35
Kuran'daki Tüm Koordinatlar / Kuran'daki Tüm Koordinatlar
« Son İleti Gönderen: T.Taşpınar Aralık 14, 2014, 10:37:50 ÖS »
Kuran'ın tüm sure ve ayet numaralarını koordinat düzlemine uyarlayınca ortaya çok ilginç bir tablo çıkmaktadır.  Aşağıdaki linkte pdf olarak yer almakta

36
http://www.youtube.com/watch?v=6ZrabjTAN5c  bu videoda baltık denizinde mercan olduğu yazıyor
37
ALTIN ORANIN KURAN-I KERİM’DEKİ MUCİZEVİ YANSIMASI
 ( ALİ İMRAN SURESİ 14.-91. AYETLER )

Altın oran, matematik ve sanatta, bir bütünün parçaları arasında gözlemlenen, uyum açısından en yetkin boyutları verdiği sanılan geometrik ve sayısal bir oran bağıntısıdır.

Eski Mısırlılar ve Yunanlılar tarafından keşfedilmiş, mimaride ve sanatta kullanılmıştır.


 
 Altın Oran; CB / AC = AB / CB = 1,618

Bir doğru parçasının (AB) Altın Oran'a uygun biçimde iki parçaya bölünmesi gerektiğinde, bu doğru öyle bir noktadan (C) bölünmelidir ki; küçük parçanın (AC) büyük parçaya (CB) oranı, büyük parçanın (CB) bütün doğruya (AB) oranına eşit olsun.

Altın Oran, pi (π) gibi irrasyonel bir sayıdır ve ondalık sistemde yazılışı; 1,618033988749894...'tür. -noktadan sonraki ilk 15 basamak-Altın Oranın ifade edilmesi için kullanılan sembol, Fi yani Φ'dir.

Bu oran tüm dünyada “ALTIN ORAN” ismiyle bilindiği için, Kuran-ı Kerim’de altın oran ile ilgili bir işaret araştırırken ALTIN kelimesinin üzerinde durulması gerekecektir.

Kuran-ı Kerim’de ALTIN kelimesi Arapçası “zeheb” olarak “ilk olarak” Ali İmran suresinde “iki kez ve iki farklı ayette” geçmektedir. Zuhruf suresinde de ALTIN (zeheb) kelimesi iki defa  geçse de(53.ve 71.ayetlerde)asıl olarak “altın” kelimesine işaret etmek için geçmez. Zuhruf 53.de “altından bilezik” ve 71.ayette ise “altından tepsi” şeklinde sıfat  tamlaması olarak kullanılır. Ali  İmran suresindeki ayetlerde ise isim olarak altın kelimesi bulunur.  Bu özellikler dikkate alınmasa bile, ALTIN (ZEHEB) kelimelerinin iki defa  Kuran’ da geçtiği  ilk surenin Ali İmran suresi olması yapacağımız tespitler için bu surenin ayetlerinin esas alınması için yeterli gerekçeyi oluşturmaktadır. Bu ayetler Ali İmran suresinin 14. ve 91. Ayetleridir.

ALİ İMRAN SURESİ 14.Kadınlar, oğullar, yük yük ALTIN ve gümüş, salma atlar, davarlar ve ekinler gibi nefsin şiddetle arzuladığı şeyler insana süslü gösterildi. Bunlar dünya hayatının geçimliğidir. Oysa asıl varılacak güzel yer ancak Allah’ın katındadır.

ALİ İMRAN SURESİ 91.Muhakkak ki inkâr edenler ve kâfir oldukları halde de ölenler, yeryüzü dolusu ALTIN fidye verseler bile hiç birisinden asla kabul edilmeyecektir. İşte dayanılmaz azab onlar içindir. Onların hiçbir yardımcıları da yoktur.

Yukarıda da bahsedildiği gibi Ali İmran suresinde ALTIN kelimesinin geçtiği ayetler 14.ve 91. ayetlerdi.
Şimdi bazı basit matematik işlemleri yapalım:

Bu ayetlerin numaraları arasındaki farkı bulalım:

91-14=77

Şimdi bunu Ali İmran suresinin toplam ayet sayısı olan 200 sayısından çıkaralım ve geriye kalan ayet sayısını bulalım.

200-77=123

Demek oluyor ki, Ali İmran suresinde ALTIN kelimesinin   geçtiği bu iki ayet (14. ve 91.ayetler) 200 ayetten oluşan  bu sureyi  77 ve 123 birimden oluşan iki bölüme ayırmaktadır.

Peki bu 123 sayısı ile 200 sayısı arasında altın oran sayısı olan 1,618 ‘i ilgilendiren bir bağıntı var mıdır?
200/1,618=123,…

Ancak bu tarz çıkarımlarda bazı konularda itirazlar olabilmektedir. Örneğin, bu konuda 200 sayısının 123 e bölümünün 1,626… olacağı ve bunun da altın oran sayısı olan 1,618 den farklı olacağı ileri sürülebilecektir. Aslında zaten iki tamsayının oranlamasından 1.618… olan altın oran sayısına ulaşılamaz. Ancak buradaki asıl iddia ayet numaralarının temsil edildiği tam sayıların bölümünün tam olarak altın oran sayısını yani 1,618… i verdiği değildir. Asıl iddia, toplam ayet sayısının altın oran sayısına bölümünün tam sayı olan kısmının  (123 sayısının) yani “altın” kelimesinin geçtiği 14.ve 91.ayetlerin 200 ayetlik sureyi bölümlediği iki kısımdan büyük olanının  değerini verdiğidir. Sonuçta, tam sayılarla yapılan işlem ve çıkarımlarda iki tam sayının oranının net bir şekilde altın oranı vermesi mümkün değildir. Ancak surelerin sayı değerlerini geometrik  şekillerle temsil edersek  durum değişir..Hem zaten “altın oran” aritmetik büyüklüklerle değil, aslen geometrik büyüklüklerle ilgilidir.


Şimdi , yukarıdaki bu matematiksel bağıntıyı pekiştirmek için geometrik şekil ile altın oran özelliklerini görelim:
Aşağıdaki şekilde görüldüğü gibi,1. ayetten 200. ayete kadar bütün ayetleri temsil etmek üzere her bir bölümün numaralandırıldığı bir çember düşünelim. Bu çember üzerinde 14.ayetten geriye doğru 200/1,618= 123,60…birim ilerlediğimizde 91. ayeti temsil eden bölümün içinde 91,60.. değerini temsil eden noktaya gelinecektir.91 .ayetten ileriye doğru  123,60… birim ilerlediğimizde ise 14.ayeti temsil eden bölümün içinde 14,60.. değerini temsil eden noktaya gelinecektir. Yani sonuçta gelinen noktalar 14. ve 91. ayeti temsil eden bölümlerin dışında olmayacaktır.

Bu yöntemle altın oranı araştırdığımızda  200/123,60=1,618 değerini yani altın oran sayısı olarak kabul edilen sayıyı net olarak verebilmektedir.
Önemli Not:Altın oran sayısı tam olarak şöyledir.:1,618033988749894...(aslında "tam olarak" kelimesi de uyumsuz oluyor..çünkü sonsuza kadar devam eden bir sayı) Hiçbir iki tamsayının oranlaması gerçek altın oran sayısını vermez,veremez.. 1,618...' i verir ancak 1,618033988749894... yı veremez.. örneğin 233/144=1,6180555555...şeklinde  bir sonuç çıkar.Fibonacci dizisindeki iki ardışık sayının oranlaması da aynı şekilde 1,618... i verir,ancak 1,618033988749894... yı veremez.


 
Şimdi de bahsettiğimiz ayetlerin sure numaraları ve ayet numaralarını bir arada değerlendirerek benzer bir işlem yapalım.

Ali İmran suresi 3.suredir.14.ayeti sure numarasıyla birlikte 3-14 şeklinde,91 . ayeti ise 3-91 şeklinde gösterilir. Bu aşamada bu sayıları kendi aralarında toplayalım.

3+1+4=8
3+9+1=13

Yukarıda bahsettiğimiz şekilde bu toplamları işleme tabi tutalım.

13/1,618=8,0…

Tüm bu işaretler  “Altın Oran” ın Kuran-ı Kerim’de Ali İmran suresinin 14. ve 91 .ayetlerinde geçen “altın” kelimeleriyle mucizevi bir şekilde ortaya konulduğunu göstermektedir. Bunun yanında Kabe’nin bulunduğu Mekke’nin Dünyamızın altın oran noktası olduğuna dair iddianın dayanaklarından biri olan ayetin de Ali İmran suresi içinde(96.ayet)  olması ayrıca dikkate değerdir.
38
Kuran'da geçen "Gün"(Yevm) kelimelerinin sayısıyla ilgili internet üzerinde biraz araştırma yaptığımızda aşağıda alıntıladığımız bazı ilginç bilgilere ulaşmaktayız.Şimdiye kadar Kuran'da geçen tekil ve yalın halde-ek almamış- "gün" kelimelerinin sayısı olan 365 sayısı ile ilgili bir çok kaynakta rastlayabileceğimiz bir yılın gün sayısına uyum konusunda iddialar vardı.Ancak biz burada Kuran'da geçen tekil olarak -ek alsın almasın- tüm türevleriyle "gün" kelimesi toplamını ifade eden 445 sayısı ile ilgili bugüne kadar farkedilmemiş bir özellik üzerinde duracağız.

KUR’AN DA TEKİL GÜN KELİMELERİNİN LİSTESİ


ARAPÇASI----------------------TÜRKÇESİ----------------ADEDİ

 

EL YEVM--------------------------GÜN---------------------------75

YEVM-------------------------------GÜN-------------------------274

YEVMEN--------------------------GÜN----------------------------16

YEVMUKUM---------------------SİZİN GÜNÜZ----------------5

YEVMUHUM---------------------ONLARIN GÜNÜ------------5

YEVMEİZİN----------------------ANIN GÜNÜ-----------------68

YEVMİİZİN-----------------------ANIN GÜNÜ------------------2

----------------------------------------------------------------------------

----------------------TOPLAM------------------------------------445

 



“KURANDA GÜN (YEVM) TEKİL OLARAK 365 ADED DEĞİL.KURANDA GÜN KELİMESİ YEVM ŞEKLİNDE YAZILIŞI 274 ADEDDİR.KURANDA TEKİL GÜN KELİMELERİNİN TOPLAMI 445 ADEDDİR. 365 ADED GÜN KELİMESİNİN OLDUĞU YANLIŞ. ANCAK 365 TEKİL GÜN KELİMESİNİ OLUŞTURACAK MANTIKLI BİR BİLEŞİM OLUŞTURULABİLİR. KURANDAKİ 445 ADED TEKİL GÜN KELİMELERİNDEN EK ALMADAN YALIN HALDE KULLANILMIŞ OLANLARININ TOPLAMI 365 EDER”



1- EL YEVM (GÜN)-----------75 ADED

2- YEVM (GÜN)--------------274 ADED

3- YEVMEN (GÜN)-----------16 ADED

-------------------------------------------------

TOPLAM(75+274+16) = 365 ADED

KUR’ÂNDAKİ GÜN KELİMELERİNİN , TEKİL , İKİL VE ÇOĞULLARININ TÜMÜNÜN LİSTESİ VE GENEL TOPLAMI ( 475 ADED )

 



1- KUR’AN DA TEKİL GÜN KELİMELERİNİN LİSTESİ , TOPLAM = 445 ADED

 

ARAPÇASI----------------------TÜRKÇESİ----------------ADEDİ

 

EL YEVM--------------------------GÜN---------------------------75

YEVM-------------------------------GÜN-------------------------274

YEVMEN--------------------------GÜN----------------------------16

YEVMUKUM---------------------SİZİN GÜNÜZ----------------5

YEVMUHUM---------------------ONLARIN GÜNÜ------------5

YEVMEİZİN----------------------ANIN GÜNÜ-----------------68

YEVMİİZİN-----------------------ANIN GÜNÜ------------------2

----------------------------------------------------------------------------

----------------------TOPLAM------------------------------------445  ADED

 

2- KUR’ÂN’DA İKİL GÜNLER “YEVMEYN” TOPLAM =  3 ADED



3- KUR’ÂN’DA ÇOĞUL GÜNLERİN LİSTESİ

ARAPÇASI----------------------TÜRKÇESİ----------------ADEDİ

EL EYYÂMU -----------------------GÜNLER--------------------2

EYYÂMUN ------------------------GÜNLER -------------------21

EYYÂMEN ------------------------GÜNLER ---------------------4

TOPLAM ================================= 27 ADED

 

================================================0

 

KUR’ÂN’DA GÜN KELİMELERİNİN TEKİL ,  İKİL VE ÇOĞUL GENEL TOPLAMI 

 

TEKİL ------ 445

İKİL ------------ 3

ÇOĞUL ------ 27

TOPLAM == 475 ADED

 

=================================================0

=================================================0

TEKİL = GENEL TOPLAMI 445 ADED

Romalıların başlarda Mart ayıyla başlayan 10 aya bölünmüş yılları vardı, daha sonra 2 ay daha ekleyerek bir yılı 355 güne tamamlamışlar fakat gün sayısı az geldiği için zaman zaman ilaveler yapılmış, bu durum da karışıklığa sebebiyet vermiştir. Julius Caesar, bu kargaşayı nispeten önleyebilmek için MÖ 46 yılının 445 gün olduğuna dair emir vermiş ve gelecek yılları 365 güne sabitlemiştir (Julius Caesar’ın Mısırlı astronomlara yaptırdığı bu takvime göre bazı aylar 30, bazı aylar ise 31 gündür. Yıl, Mart ayıyla başlar ve buna göre Şubat, yılın en son ayıdır. July/Julius adını taşıyan Temmuz ayı, 31 gündür. Buna göre en son ay Şubat 29 gün olması gerekirken Caesar’dan sonra hüküm süren Roma İmparatoru Augustus da kendi adını bir aya verir ve Ağustos ayını 30 günden 31 güne çıkarıp Şubatı 29 günden 28’e düşürür.)….

http://dergi.aktiffelsefe.org/index.php?option=com_content&view=article&id=17:esklern-zaman-anlayii-ve-antk-takvmler&catid=13:62&Itemid=21

M.Ö.46 yılında, Roma’nın kuruluşunun 708. yıldönümünde, Jül Sezar (Julius Caesar) Roma takviminde bir reform yaptı. İskenderiyede yaşayan astronomi bilgini Sosigenes’in tavsiyesi üzerine Roma İmparatoru Julies Cesar tarafından yapılmıştır.

Jül Sezar takvimi yapacağı zaman, İskenderiye’de yaşayan astronomi bilgini Sosigenes’e danıştı ve onun önerilerini yasalaştırdı. Gökbilimci Sosigenes, Sezara şunu söyledi:

“Dünya güneş çevresindeki bir devrini yaklaşık olarak 365 gün 6 saatte tamamlar. Dolayısıyla, normal yıllar 365 gün sayılsın. Her dört yılda bir, yılın uzunluğu 365 yerine 366 gün sayılsın ve o yıla “artık yıl” denilsin. Artık yılın 1 günlük fazlalığı, o yılın Şubat ayına eklensin. Böylece, öteki aylar sabit kalırken, artık yıllarda Şubat ayı 28 yerine 29 gün çeker. Artık yıllar, 4 ün katları olan yıllara eklensin. Örneğin, “4, 8, 12, …, 2004, 2008, 2012 artık yıl olsunlar.”

Bu öneriye uyarak Sezar, yılbaşı gününü 1 Mart’tan 1 Ocak tarihine çevirdi ve o yılın uzunluğunu bir defaya mahsus olmak üzere 445 Gün’e çıkararak düzensizliği ortadan kaldırdı.
http://www.baskent.edu.tr/~tkaracay/etudio/agora/zv/2009/takvimler8.htm
Bu 445 rakamı ve Kuran-ı Kerim’de geçen “gün” kelimesi ile ilgili biraz araştırma yaptığımızda yukarıdaki alıntılarda belirtilen bilgilere ulaşılabilmektedir. Görüldüğü üzere Kuran’da “GÜN” kelimesi tekil olarak tüm türevleriyle birlikte 445 kez geçmektedir.  Dünya tarihinde sadece bir kez, bir yılın gün sayısı 365 veya 354 gün vs. sayılmayıp, Roma imparatoru Jül Sezar zamanında 445 gün olarak kabul edilmiş olduğu da tespit edilince yine Kuran’ın müthiş bir mucizesi kendisini gösterir. Bu 445 günlük yıl bir anlamda da dünya tarihindeki en uzun yıl, diğer bir deyişle en çok gün sayısını içeren yıl olmuş olmaktadır ve Kuran’daki “gün” kelimelerinin tekil haldeki tüm türevlerinin toplamı  olan “445”sayısı ile mucizevi bir uyum göstermektedir.


 




39
ARCTİC BUZUL DENİZİ VE KURAN'DA BELİRLENEN KOORDİNATI

ARKTİK OKYANUSU, Asya, Avrupa ve Kuzey Amerika'nın kuzeylerinde yer alan, Kuzey Kutbu'nu kapsayan, buzlarla kaplı denizdir. Uluslararası Hidrografi Örgütü (IHO) tarafından okyanus olarak kabul edilmektedir (Arctic Ocean). Yüzölçümü 14.090.000 km² olan devasa bir alandır. Diğer okyanuslara göre sığ bir deniz olup, en derin noktası 4.665 m, ortalama derinlik 1.038 m'dir. Rusya, ABD, Kanada, Grönland, Norveç ile kıyıları vardır.
http://www.turkcebilgi.com/ansiklopedi/arktik_okyanusu



Kuzey kutbu altında hiçbir kara parçası olmaksızın, denizin üstünde yüzen bir buz kütlesidir. Buradaki buzların erimelerinin deniz seviyelerini pek fazla etkileyeceği sanılmıyor. Bunlar donmuş deniz suyu kütleleri olup denizin üstünde kalan kısımları zaten birkaç metredir. Ancak kuzey kutbu civarındaki Grönland’da ciddi bir buz stoku bulunmaktadır. Sadece bu bölgedeki buzların erimelerinin de deniz seviyesine 7,0-7,5 metre etki edeceği sanılıyor.

Bu toplam 70 metre civarındaki su yükselmesi insan yaşamı bakımından çok ciddi sonuçlara yol açar. Deniz kenarındaki bir gökdelenin 20. katının bile üstüne çıkacak su seviyesi, yeryüzünde nüfus yoğunluğu en fazla olan, en gelişmiş bölgelerin su altında kalacağı anlamına gelir.

Zamanımızda kutuplardaki buzlar yine erime safhasındalar. Uydu kaynaklı araştırmalara göre kuzey kutbu denizindeki buz tabakasının yüzde 20’sinin 2050 yılına kadar eriyeceği saptanmış. Hızlanmanın nedeni olarak ozon tabakasının incelmesi ve atmosferdeki karbondioksit seviyesinin yükselmesi gösteriliyor.
http://mavidunya.blogcu.com/kutuplardaki-buzullarin-hepsi-erimis-olsaydi-ne-olurdu/3287066


http://www.google.com.tr/imgres?q=arctic+ocean&um=1&hl=tr&tbm=isch&tbnid=ccQLN60bk1RFvM:&imgrefurl=http://royaldutchshellplc.com/2011/01/25/shell-frozen-out-of-the-arctic-ocean/&docid=ypW1rOrBKFq8oM&imgurl=http://stommel.tamu.edu/~baum/paleo/seamaps/arctic-ocean.gif&w=467&h=463&ei=WM8GUNe9EZSyhAfc6sXlBw&zoom=1&iact=hc&vpx=785&vpy=385&dur=2628&hovh=224&hovw=225&tx=129&ty=132&sig=108274131380771261228&page=1&tbnh=158&tbnw=159&start=0&ndsp=28&ved=1t:429,r:17,s:0,i:122&biw=1680&bih=889


KUZEY KUTBUNDAKİ BUZUL SINIRI

Kuzey kutbu, altında hiçbir kara parçası olmaksızın denizin üstünde yüzen bir buz kütlesidir


http://en.wikipedia.org/wiki/Arctic_Ocean

QURAN KUZEY KUTBUNDAKİ BUZUL LİMİTİNİN KOORDİNATINI VERİYOR

Kuran’da, inişinden sonraki zamanlarda gerçekleşecek olan denizlerin şiddetli ısınması ve bu ısınmadan sonra buzulların eriyip diğer denizleri taşırmasını anlatan iki ayet var.

81:6  Denizler kaynatıldığı zaman,

82:3  Denizler akıtılıp taşırıldığı zaman,


Bu iki kısacık ayet durumu kısa öz ve net olarak bildirmektedir. Bu ayetleri belirleyen sure ve ayet numaralarını  +x  ve  +y  olarak koordinat düzlemine uygularsak, Kuzey kutbunda buzlarla kaplı arktik okyanusuna işaret ettiğini görürüz.

Aşağıdaki haritada “Limit of Permanent Ice” yazısına dikkat ediniz. “Sürekli olan buzulların sınırı” demektir. Ve aşağıdaki haritalarda da görebileceğiniz üzere kesik kesik çizgilerle bu sınır belirtilmiş. Enteresan olan şey, bu iki koordinattan biri olan 81:6’nın Arctic okyanusunun buzul kısmının ALT sınırında bir yere, 82:3 kordinatının ise buzul limit sınırının ÜST sınırındaki bir yeri gösteriyor olmasıdır. Başka bir deyişle bu sınır, buzların erimeye başladığından itibaren, buzu olmayan diğer denizlere katılacağı sınırı göstermektedir.



40
                                                  KURAN’DAKİ MATEMATİK HATASI İDDİASI
(İnternet üzerinde birçok sitede karşılacabileceğimiz hata iddiası aynen aşağıda alıntılanmıştır)

[[ Nisa Suresi(4)11. Allah size, çocuklarınız hakkında, erkeğe, kadının payının iki misli (miras vermenizi) emreder. (Çocuklar) ikiden fazla kadın iseler, ölünün bıraktığının üçte ikisi onlarındır. Eğer yalnız bir kadınsa yarısı onundur. Ölenin çocuğu varsa, ana-babasından her birinin mirastan altıda bir hissesi vardır. Eğer çocuğu yok da ana-babası ona vâris olmuş ise, anasına üçte bir (düşer). Eğer ölenin kardeşleri varsa, anasına altıda bir (düşer. Bütün bu paylar ölenin) yapacağı vasiyetten ve borçtan sonradır. Babalarınız ve oğullarınızdan hangisinin size, fayda bakımından daha yakın olduğunu bilemezsiniz. Bunlar Allah tarafından konmuş farzlardır (paylardır). Şüphesiz Allah ilim ve hikmet sahibidir.

Nisa Suresi(4)12. Yapacakları vasiyetten ve borçtan sonra eşlerinizin, eğer çocukları yoksa, bıraktıklarının yarısı sizindir. Çocukları varsa bıraktıklarının dörtte biri sizindir. Çocuğunuz yoksa, sizin de, yapacağınız vasiyetten ve borçtan sonra, bıraktığınızın dörtte biri onlarındır (zevcelerinizindir). Çocuğunuz varsa, bıraktığınızın sekizde biri onlarındır (zevcelerinizindir). Eğer bir erkek veya kadının, anababası ve çocukları bulunmadığı halde (kelâle şeklinde) malı mirasçılara kalırsa ve bir erkek yahut bir kızkardeşi varsa, her birine altıda bir düşer. Bundan fazla iseler üçte bire ortaktırlar. (Bu taksim) yapılacak vasiyetten ve borçtan sonra, kimse zarara uğramaksızın (yapılacak)tır. Bunlar Allah'tan size vasiyettir. Allah her şeyi hakkıyle bilendir, halîmdir.
Varsayalim ki, bir adam öldü ve geride üç kiz evlat, bir ana, bir baba ve eşini birakti.. Yukaridaki ayetlere göre miras paylaşimi şöyle olacaktir:
Üç kiz evlata mirasin 2/3'ü, ana ve babanin her birine 1/6, karisina 1/8 kalacaktir.
Bu durumda, matematik yapalim:
(2/3)+(1/6)+(1/6)+(1/8 )= 27/24 = 1,125 bulunur! (1,0 olmasi gerekirdi!..)
Bu sonuç oranların hatalı olduğunu göstermektedir çünkü mirasın %112,5 i mirasçılara dağıtılır. Böyle %100'ün üstünde bir dağıtım yapmak imkansızdır.
Bu hatayı düzeltmek için hz. ömer "avl", "avliye" olarak adlandırılan basit bir yöntem geliştirdi. Bu yöntem allahın verdiği oranlardan yola çıkıp bir noktada ufak bir değişiklik yaparak oranların tümünü değiştiren ve toplamı %100 olacak yeni oranlar elde eden bir yöntemdir... Günümüzde islam hukuku miras konusunda bu yöntemi esas alır...
 
Böylece bizim örneğimiz için yeni oranlar:
üç kızın toplam payı= 48/81
annenin payı= 12/81
babanın payı= 12/81
zevcenin payı= 9/81
olacak şekilde değiştirilmiş olur.
Tabi elde edilen bu oranlar ayetlerde ifade edilenlerden farklıdır. Ayetlere baktığımızda bu oranları göremeyiz. Bu oranların sadeleştirilmiş şekillerine de bakalım
Görüldüğü gibi yeni oranlar şu şekildedir:
üç kızın toplam payı= 1/1,6875 ......... oysa Allah 2/3 (yani 1/1,5) demişti
babanın payı= 1/6,75 ........................ oysa Allah 1/6 demişti
annenin payı= 1/6,75 ........................ Allah 1/6 demişti
zevcenin payı= 1/9 ........................... Allah 1/8 demişti

Görüldüğü gibi ayetlerde belirtilen oranların kullanımı mümkün olmadığı için bu oranlar değiştirilir ve başka oranlar kullanılır..]]
                                             
                                                  HATA İDDİASININ GEÇERSİZLİĞİ VE KANITLARI
Yukarıda bahsedilen iddianın temel noktası,ayetlerde sözü geçen oranların her halükarda ve hangi mirasçılarla beraber olurlarsa olsunlar mirasçılara verilmesi gereken minimum miras payları olarak kabul edilmesidir. Peki, Kuran-ı Kerim’in lafzından ve biraz derinlemesine incelemeyle çıkarılan anlamından bu kabulü destekleyen veriler çıkarılabilir mi? Yoksa tam tersi bir durum mu söz konusudur?
Ayetlerde geçen bir oranın, o mirasçıya verilmesi gereken minimum miktar olarak kabul edilebilmesi için, sadece, o oranın geçtiği ifadedeki mirasçıların bulunması ve bunlar dışında başka bir mirasçının bulunmaması gerekir. Örneğin; Nisa:12 deki sağ kalan hanım eşin mirasçılığıyla ilgili olarak,  “Eğer çocuğunuz varsa, bıraktığınızın sekizde biri onlarındır” ifadesinde belirtilen mirasçılar, miras bırakan erkek eşin çocukları ve hanım eştir. Bunlar dışında başka bir mirasçı ya da mirasçıların da bunlarla birlikte bulunması halinde, verilen oranlar artık o mirasçılara verilmesi gereken minimum miktar olmayacaktır ve doğal olarak mirastan daha düşük bir oranın sahibi olabileceklerdir. Dolayısıyla da örnekte verilen 1/8 den daha düşük bir oranın hanım eşin payı olması mümkündür. Diğer,anne- baba ve kız çocuklar gibi mirasçılarla birlikte mirasçı olunan durumlarda her birinin miras payı oranı,  oranlama hesabıyla hisseleri oranında azaltılacaktır.
Peki , iddia ettiğimiz bu kriterin Kuran-ı Kerim’deki dayanağı nedir?
Nisa 176:
Diyanet İşleri Meali : Senden fetva istiyorlar. De ki: “Allah, size “kelâle” (babasız ve çocuksuz kimse)nin mirası hakkında hükmünü açıklıyor: Çocuğu olmayan bir kişi ölür de kız kardeşi bulunursa, bıraktığı malın yarısı onundur. Eğer kız kardeşi ölür ve çocuğu da bulunmazsa, erkek kardeş ona varis olur. Eğer kız kardeşler iki iseler, (erkek kardeşin) bıraktığının üçte ikisi onlarındır. Eğer kardeşler erkekli kızlı iseler, o zaman (bir) erkeğe, iki kızın hissesi kadar (pay) vardır. Sapmayasınız diye Allah size (hükmünü) açıklıyor. Allah, her şeyi hakkıyla bilendir.
Bu konuda gösterilebilecek en önemli delil Nisa:176 ayetindeki “Eğer kız kardeşi ölür ve çocuğu da bulunmazsa, erkek kardeş ona varis olur (yani mirasın tamamı ona kalır)” ifadesidir. Bu ayette “kelale” olanların mirasçılarının alacakları paylar açıklanmaktadır. Kelale kelimesi “anne-babası ve çocukları olmayan” ya da “babası ve çocukları olmayan” şeklinde açıklanmaktadır. Yukarıda bahsettiğimiz ifade de sadece ölen kız kardeşin “erkek kardeşi” mirasçı olarak sayılmıştır. Hem de mirasın tamamına yani 1/1 ine sahip olacağı bildirilmiştir. Kelale kavramı ana-baba ve çocukların bulunmadığı bir durumu kapsar. Ancak, ölen kız kardeşin “eşinin” mirasçı olarak bulunamayacağı anlamına gelmez. Eşinin ya da başka herhangi bir mirasçının bulunmadığı da ayrıca belirtilmez. Burada eğer ki, erkek kardeşin mirasçılığıyla ilgili ifadeden,  sadece erkek kardeşin mirasçılığından bahsedildiği için, “bir tek, erkek kardeşin bulunduğu durumda” mirasın tamamını alabileceğini kabul etmezsek, sağ kalan erkek eşin (kocanın)de miras hakkının bulunduğu bir durumda mirasın tamamının erkek kardeşe verileceğini kabul etmek zorunda kalırız. Oysa ki Nisa:12 ayetindeki “Eğer çocukları yoksa , karılarınızın geriye bıraktıklarının yarısı sizindir” hükmü gereği, bulunması olası bir mirasçı olan kocanın da mirastan ½ oranında pay alma hakkı olabilecektir. . Yani, 176.ayetteki ilgili hükümden, “sadece erkek kardeşin bulunduğu ve başka mirasçının bulunmadığı bir durumda” mirastan 1/1 pay alacağını kabul etmez isek, açık bir şekilde kendi içerisinde çelişen bir durumun ifade edilmiş olduğunu kabul etmemiz gerekecektir. Kız kardeşin miras bırakan olduğu ve erkek kardeşin mirasçı olduğu “her durumda”, erkek kardeşin mirasın tamamını alacağını kabullenirsek, sağ kalan kocasının miras hakkını çok açık bir şekilde ihlal eden bir hükmün varlığını kabul etmemiz gerekir. Bu da mantıklı düşünceye uygun değildir. Kuran’a inananların bakış açısından bakarsak da,  Kuran-ı Kerim’in böyle çelişkili bir düzenleme getirdiği sonucuna gideriz, bu da inanan kişiler için kabul edilebilir değildir…
Aynı şekilde yine 176.ayette geçen “Eğer kardeşler erkekli kızlı iseler, o zaman (bir) erkeğe, iki kızın hissesi kadar (pay) vardır.” İfadesinden anlaşılacağı üzere erkek ve kız kardeşlerin bir arada mirasçı oldukları bir durumda, “mirasın tamamını”, erkeklere kızların iki katı pay verilmesi suretiyle dağıtmak gerekecektir. Burada da bulunması mümkün olan (kelale kavramına dahil olmadığı için) bir mirasçı yani sağ kalan eş söz konusudur. Ölen kardeşin cinsiyetine göre bu mirasçı koca veya hanım eş olacak ,bu duruma göre de ½ ya da ¼ pay hakkı olabilecektir. Ancak yukarıda da açıkladığımız gibi sadece ilgili hükümde ifade edilen mirasçıların var olduğu bir durumda geçerli olan oranlar olduğunu kabul edersek böyle bir sorun da kalmayacaktır.
 İnternet üzerinden ulaşabileceğimiz bazı kaynaklarda yukarıda savunduğumuz görüşün aksi fikirler savunulmaktadır. Ancak bu fikirlerin yanlışlığı ayetlerin ve ayetlerde geçen kelimelerin biraz detaylı incelemesinden kolaylıkla anlaşılmaktadır. Bu fikirlerin önemli noktaları aşağıda aynen alıntılanmıştır
[“Meselâ bir ayetin bir cümlesinde “ölenin eğer çocuğu yoksa annesine şu kadar” diye geçer, diğer ayetin başka bir cümlesinde “ölenin eğer çocuğu yoksa kocasına şu kadar” diye geçer. Pratikte eğer ölen bir kadının çocuğu yok, fakat annesi ve kocası var ise, bu somut durum için her iki cümle de aynı derecede ve doğrudan geçerli olur. Yani “eğer çocuk yoksa anneye şu kadar” cümlesi bir tek ölenin sadece annesinin olduğu, başka kimsesinin (örneğin eşinin) olmadığı durumu düzenlemekle kalmıyor. Zaten bu mantıksız olurdu, cümle sadece ve sadece bu durumu (ölenin varis olarak yalnızca annesinin kaldığı durumu) düzenlemiş olsaydı, neden anneye sadece üçte bir versin?  “Eğer çocuk yoksa anneye şu kadar” cümlesi, ölenin çocuğunun olmadığı, fakat annesinin olduğu her durum için doğrudan geçerli (ölenin eşi olsa da, olmasa da).
 Başka bir deyişle, pratikte çıkabilecek olan durumlar (varis tabloları) tek tek bir bütün olarak tek bir ayet veya tek bir cümle bütünlüğü içerisinde ele alınmamış. Dolayısıyla ayetleri herhangi bir somut durum (varis tablosu) üzerinde uygulamak istediğimizde, üç ayeti de cümle cümle okuyacağız ve işlemekte olduğumuz somut durum (varis tablosu) için geçerli olan cümleleri tespit edeceğiz”]
Yukarıda alıntıladığımız görüşün içerisinde koyu renkle vurgulanan kısımda “eğer çocuk yoksa anneye şu kadar” şeklinde bahsedilen hüküm Nisa 11 dedir ve ayetteki kullanılışı burada bahsedilen şekle hiç uymaz. Ayette aslında “çocuğu yoksa ve ebeveyni =anne-babası ona varis olmuşsa” ifadesi geçer. Yani sadece annenin mirasçı olacağı bir durum değildir. Sadece annenin payı 1/3 olarak belirtilir ancak, babanın da anne yanında mirasçı olabileceği, geri kalan 2/3 ün ise babaya kalacağı dolaylı olarak anlaşılmaktadır.
Nisa 11 deki , “Ölenin çocuğu varsa, ana-babasından her birinin mirastan altıda bir hissesi vardır.” İfadesi de bu konu için diğer bir yönden kanıt oluşturur. Dikkat edilirse, çocukların bulunması halinde ayetlerde geçen ve bu çocukların alacağı belirtilen en yüksek oran,iki ve daha fazla kız çocuk bulunması halinde almaları gereken 2/3 lük paydır. Yukarıdaki Nisa 11 hükmünden de anne için 1/6 ve baba için 1/6 lık paylar ortaya çıkmaktadır. Burada, tek bir cümlede ifade edilen en yüksek paylar 2/3 + 1/6 + 1/6 = 3/3 etmekte ve miras eksiksiz olarak tam olarak dağıtılabilmektedir. Sonuçta, tek bir ifade de ortaya çıkan ve sadece o ifadede bahsedilen mirasçıların miras payları toplamı 1/1 i hiçbir zaman geçmemektedir. Eğer aksi olsaydı, yukarıda savunduğumuz görüşlerimizin de geçerliliği kalmayacaktı. Zira, sadece o ifadede bahsi geçen mirasçıların miras payları toplamı da 1/1 in üstünde olacaktı.
           Nisa : 12 ve Nisa: 176’ daki “Kelale” Durumunda Kardeşlerin  Mirasçılığı
Eşler arasındaki mirasçılıkta miras bırakanın “kelale” olduğu durumdaki miras hakları Nisa 12. ayette açıklanmıştır. Kardeşlerin yanında sağ kalan eşin bulunduğu “kelale” durumlarında kardeşlerin mirasçılığı bu ayette belirlenmiştir.  Ayette “Ve in kâne raculun yûrasu kelâleten ev imraetun” şeklindeki ifadesinde “bir erkek veya hanımı kelale olarak miras bırakırsa” denmektedir. Yani zaten eşlerin var olduğu bir durum söz konusudur ve bilindiği üzere Nisa 12.ayette aslen eşlerin mirasçılığı düzenlenmektedir. Bu ayetteki oranlar sağ kalan eşin de bulunduğu ve kardeşlerle birlikte mirasçı oldukları durumu kapsar. Bu yönüyle Nisa 12. Ve Nisa 176’daki “kelale” hükümleri arasında bir çelişki ve bir uyumsuzluk söz konusu değildir.
Sayfa: 1 2 3 [4] 5 6 ... 10
free counters