Hoşgeldiniz Ziyaretçi. Lütfen giriş yapın veya kayıt olun.

İletileri Göster

Bu özellik size üyenin attığı tüm iletileri gösterme olanağı sağlayacaktır . Not sadece size izin verilen bölümlerdeki iletilerini görebilirsiniz


Mesajlar - T.Taşpınar

Sayfa: 1 2 3 [4]
79
Neml Suresi - Himalayalar / Neml Suresi - Himalayalar
« : Eylül 20, 2010, 12:57:38 ÖS »
                
NEML SURESİ - HİMALAYALAR

Sen dağları görürsün de, onları durgun sanırsın. Oysa onlar bulutların geçişi gibi geçip-giderler. (Bu,) her şeyi sapasağlam yapan Allah'ın sanatıdır. Şüphesiz ki O, yaptıklarınızdan haberdardır.
27 (Neml)/ 88

Bu ayetteki “dağların bulutların geçip-gitmesi gibi hareket etmeleri” olayı, Kuran’da Dünya’nın hareket etmesi konusunda zaten bilinen ve en açık mucizelerinden biridir. Dünya’nın özellikle kendi ekseni etrafındaki dönüşüyle dağların da bulutlar gibi yürümesi olayı gerçekleşmektedir. Bu durum ancak Dünya’nın dönüşünün ve uzaydan bu olayın görüntüsünün bilinmesiyle ayetteki anlatım daha iyi anlaşılacaktır. Dünya üzerinde, dağların uzaydan bulutlar gibi hareket eder şekilde görünmesine en belirgin örnek oluşturabilecek dağ zinciri Himalayalardır.

Himalaya Dağları, Dünya’nın en büyük ve en yüksek sıradağlarıdır. Asya'nın orta güney kısmında, doğu batı doğrultusunda uzanır. Dünyanın en yüksek zirvesi Everest'i (8850 m.) içine alır.
http://tr.wikipedia.org/wiki/Himalaya_Da%C4%9Flar%C4%B1

Bu dağlar, yaz-kış tüm yıl boyunca, kar ve buzullarla kaplı olduğu için uzaydan çekilen fotoğraflarda beyaz bulutlara benzer bir görüntü arz etmektedirler.



Yukarıdaki resimde de görülebildiği gibi Himalayaların büyük bölümünde bulunan kar ve buz tabakası resmin sağ alt kısmındaki gerçek bulutlara benzer bir görüntü oluşturmaktadır. Aşağıdaki diğer resimlerde de bu dağların uzaydan çekilen görüntüleri beyaz bulutlara benzer bir manzara arz etmektedir.
Bu görüntüler, ayette neden dağların hareketinin bulutlara benzetildiğini açıklamaktadır. Bu da, Kuran’ın bir başka mucizesini ortaya koymaktadır. Ancak bu açıklamaların yanında bilinmeyen başka ilginç bir durum daha vardır. Bahsi geçen ayet 27. sure olan Neml Suresinin 88. ayetidir. Enlem ve boylam bağıntılarıyla ilgili olarak diğer sure ve ayetlerde bu konuda da enlem-boylam bağıntısı kuracak olursak 27. kuzey paraleli ile 88. doğu meridyeninin birleştiği nokta Himalaya Dağları üzerine isabet etmektedir.
 

Bu konuda yukarıda anlatılanlar kadar ilginç ve dikkat çekici bir özellik daha vardır. Himalaya Dağları üzerine düşen paralel ve meridyen kesişim noktalarından neden diğer herhangi bir noktanın değil de 27. kuzey paraleli ile 88. doğu meridyeninin kesişim noktasının esas alındığı sorusu akla gelebilir. Önce 27. kuzey paralelinin esas alınma hikmetini incelediğimizde bu paralelin Himalaya Dağlarının en güney ucundan geçen paralel olduğunu görürüz. Örneğin 28. paralel de bu dağlar üzerindedir fakat en güney ucuna denk gelen paralel değildir. 26. paralel de daha güneydedir, ancak Himalaya Dağları üzerine denk gelmez.
88. doğu meridyeninin esas alınma hikmetini incelersek, 88. doğu meridyeni Himalaya Dağları üzerinden geçen meridyenler içerisinde bu dağlar üzerinden geçtiği kısımların en güney noktası, diğer meridyenlerin geçtiği kısımlara isabet eden en güney noktalarından daha güneydedir.

Neden bu dağların en güney uçlarının esas alınmış olabileceğine ise şöyle bir açıklama getirilebilir. Bilindiği üzere ve aşağıda verilen haritalardan da anlaşılabileceği gibi Himalaya Dağları doğu-batı doğrultusunda yay şeklinde uzanır. Kabaca U harfi şeklinde olan bu yayın uçları kuzeye doğru bakmaktadır. Böyle U şeklindeki bir yayın kolları üzerinde bir nokta belirlenmesi halinde, belirlenen kolun simetrik olarak karşısında bulunan diğer koldaki noktadan da esas alınan paralelin geçmesi söz konusu olur. Bu şekilde aynı temel özelliklere sahip olan, bu dağlarla ilgili iki kesişim noktası bulunacaktır. Bu durumda ise esas alınması gereken iki meridyen olması gerekecektir. O zaman da neden diğer meridyenin değil de 88. meridyenin 27. paralel ile kesiştiği noktanın esas alındığı sorusu akla gelecektir. İşte bu noktada, bu dağların güney ucuna en yakın paralel olan 27. kuzey paralelinin esas alınmış olması ve bunun sonucunda U harfi şeklinin en alt kısmının temel alınması, mantıklı bir açıklama oluşturabilmektedir. Çünkü en alt kısmında teğet olan ancak bir nokta bulunabilir. Yani iki kesişim noktası söz konusu olmaz.   





80

ANKEBUT SURESİ’NDE NEDEN PARALEL VE MERİDYENLERE DAİR ÇOK SAYIDA İŞARETLER VARDIR?

Ankebut örümcek anlamına gelir ve surenin 41. ayetinde örümceğin evinden bahsedilir. Ankebut suresi adını bu ayetten alır. Bilindiği gibi örümceğin evi örümcek ağındandır. Örümcek, ağını hiçbir zaman bir satranç tahtasının kareleri gibi örmez.

Örümcek ağındaki ilginç olan durum, doğada bulunan yapılardan hiçbirinin örümcek ağı kadar Yerküre’yi farazi olarak sardığı kabul edilen paralel ve meridyenlere benzememesidir. Aşağıdaki örümcek ağı resmine dikkatlice bakıldığında, kutuplara doğru yaklaşıldıkça birbirine yaklaşan kutuplardaki meridyenlere ve kutuplara yaklaşıldıkça daralan paralellere çok benzeyen bir yapısının olduğu hemen fark edilebilir.


Aşağıda verilen kaynaklardaki bilgilerde  “ankebut” kavramının “bir levhanın üzerindeki ağ” şeklinde tanımlandığını görmekteyiz. Bahsi geçen “levha” kavramı da yerkabuğunu ya da haritaları çağrıştıra-bilmektedir.
                             
“El -Ankebut: Levhaların üzerinde olan şebekeye denir.” MUSTAFA İbn ALİ El-Muvakkit’in USTURLAB Risalesi
Yüksek Lisans Tezi S. Ertan Tağman
http://acikarsiv.ankara.edu.tr/fulltext/2332.pdf

şebeke ~ Ar şabakat [#şbk msd.] ağ, balık ağı, seyrek dokunmuş kumaş, örgü, ızgara <   
http://www.nisanyansozluk.com/search.asp?w=%FEebeke&x=20&y=16

Ayrıca dikkat çekici olan bir konu ise, Ankebut suresindeki bu ayetlerde örnek olarak verilen olayların çözümlemesini ancak ilim sahiplerinin anlayabileceğinin 43. ayette vurgulanmasıdır.

İşte bu misaller var ya, Biz onları insanlar için getiriyoruz; fakat onlara ilim sahiplerinden başkasının aklı ermez.      
29 (Ankebut)/43

Böyle bir ayet ilginçtir. Çünkü bu ayette Yüce Allah’ın mesajını belirli bilgilere sahip olmayanların anlayamayacağı gibi bir anlam içermektedir. Normal olarak bu ayeti ‘’verilen misallerin gerektiği gibi değerlen-dirilmesini ancak Allah’ın yüceliğini bilenler doğru bir şekilde yapabilirler ve gereken değeri verirler’’ şeklinde tefsir edebiliriz. Ancak, ayetin Arapçasında doğrudan ‘’âlimlerden’’ bahsedilmesi, belli konularda ilim sahibi olan kişilerin anlayabileceğinin belirtilmesi, yukarıda belirtilen mucizevî bilgilerin gelecekte belli bir ilme sahip kişilerin anlayabileceği ve ortaya çıkarılabileceği şeklinde özel bir anlatıma işaret etmektedir.  

Ankebut suresindeki bu mucizevî işaretlerle ilgili eklenmesi gereken başka bir konu daha vardır. Ankebut suresinin, sure ve ayet numaralarını esas alıp bunları ilahi vahyin geleceğe dönük olarak konulmuş işaretleri olarak belirtilmesi birçok kişiye ters gelebilir. Ancak unutulmamalıdır ki, Kuran-ı Kerim iniş, yani nüzul sırasına göre düzenlenmiş haliyle bırakılmamış, Yüce Allah’ın emriyle vahiy meleği olan Cebrail tarafından peygamberimize bildirilmesi yoluyla, sure ve ayet sıraları yeniden belirlenmiştir. Diğer bir deyişle sure ve ayetlerin sıralaması da ilahi vahyin bir parçasıdır ve bunların sıra ve numaraları geleceğe dönük, yani gelecekte anlaşılabilecek mucizelere de işaret edecek şekilde, Allah tarafından düzenlenmiş olduğu ortaya çıkmaktadır.

Üzerinde durulması gereken çok önemli bir konu ise, sure numarası gibi işaretlerden ‘’Yüce Allah’ın bizim o mucizeyi anlayıp tespit etmemizi mi murad ettiği’’ konusunda oluşabilecek değişik fikirlerdir. Öncelikle, açıklanan ve Kuran ile bilim arasındaki mucizevî uyum olarak gösterilen bilimsel verilerin gerçekliği ile Kuran’daki anlamların doğruluğunun, Kuran’a göre uygunluğunun araştırılması gerekir. Eğer ayetlerle bilimsel veriler arasındaki uyumun gerçekliği anlaşılıyorsa artık Yüce Allah’ın bunu kastedip etmediği ya da bizim çıkarımlarımızı murad edip etmediği yönünde bir şüpheye düşmemek gerekir. Çünkü olağanüstü ve gerçek bir uyum varsa, bu uyumdan Yüce Allah’ın habersiz olduğu düşünülemez. Aynı şekilde, gelecekte insanların bilimin ilerlemesiyle bu uyumları keşfettikten sonra bunları birer ilahi mucize olarak değerlendireceklerini bilemeyeceği de düşünülmemelidir.

Bu konuda somut örnek olarak yukarıda geçen Ankebut suresi ile ilgili açıklamalar ortaya konulduğunda şöyle bir durum ortaya çıkar; Ad-Semud ve Medyen kavimlerinin yaşadığı bölgelerin coğrafi olarak merkezini işaret eden noktaların ve Hz. Musa’nın denizi yardığı yerin hepsinin 29. paralel üzerinde bulunması mutlaka Yüce Allah’ın bilgisi dâhilindedir. Aynı zamanda Ankebut suresinin 29. sure olmasını da yine Yüce Allah seçmiştir. Böyle bir mucize iddiasıyla karşılaşıldığında ilk önce, yukarıda bahsedilen yerler gerçekten 29. paralel üzerinde midir? Buna bakmak gerekir. Bu konuya olumlu cevap verdikten ve bu konuların geçtiği surenin de 29. sure olduğu tespit edildikten ve örümcek ağının da paralel ve meridyenlere benzerliğini fark ettikten sonra, ‘’Allah bunları biliyor muydu?’’, ’’acaba gerçekten bu mucizeyi keşfetmemizi mi murad etti?’’ diye düşünmemiz mantıklı düşünceye terstir. Sonuç olarak,  Yüce Allah bize ahirette, (hâşâ) ‘’ben hiç öyle düşünmemiştim ama siz ne kadar güzel ve doğruyu yansıtan bir uyum keşfetmişsiniz’’ mi diyecektir? Objektif bakış açısına sahip bir insan bu kadar net ortaya çıkan bu delillere rağmen ters bir durumu düşünebilir mi? …



81

HZ. MUSA’NIN DENİZİ YARDIĞI YER OLDUĞU TAHMİN EDİLEN BÖLGENİN ANKEBUT SURESİNDEKİ İŞARETİ


Karun'u, Firavun'u ve Haman'ı da (helâk ettik). Andolsun ki, Musa onlara apaçık deliller getirmişti de onlar yeryüzünde büyüklük taslamışlardı. Hâlbuki (azabımızı aşıp) geçebilecek değillerdi.
29 (Ankebut)/39

Haritada Hz. Musa'nın Mısır'dan çıktıktan sonra izlediği yol ve denizi geçtiği tahmini yer görünüyor. Aşağıdaki grafikte denizin sığ ve derin yerleri gösterilmiştir. Sina Yarımadası ve Arabistan tarafından birbirine en yakın olan bölümleri bu noktadadır.      
http://www.kuranmucizeleri.com/gecmis_02.html

Harita:4

Harita:5

Harita:6

Yukarıdaki harita ve şekillerden de anlaşılacağı üzere Hz. Musa’nın denizi yardığı yer olarak tahmin edilen bölge tam olarak 29. paralel üzerindedir. Bu da Ankebut suresinin 29. sure olmasıyla ilişkilidir.
Bu ayette bir başka dikkat çekici ve yukarıdaki bilgileri doğrulayıcı bir özellik vardır. Özellikle ayette ‘’hâlbuki onlar geçebilecek değillerdi’’ şeklinde bir cümle kullanılmıştır. Aslında bu ayette ilk bakışta ‘’geçebilecek değillerdi‘’ şeklinde bir sözü gerektirecek durumun aktarılmadığı göze çarpar. Çünkü denizden ya da denizde boğulmalarından bu ayette bahsedilmemiştir. Ancak, yukarıdaki, Hz. Musa’nın denizi yararak kavmini karşı kıyıya geçirdiği ve arkasından onu takip eden firavunun denizin tekrar kapanmasıyla sular altında kalarak boğulduğu bölgenin, (bu bölge haritadaki karanın burun oluşturduğu yerdir) Ankebut suresinde 29. paralel üzerinde bulunması hem de bu bölgeyi neredeyse tam ortasından kesmesi iddiasını göz önüne aldığımızda ayet çok daha mantıklı gelmekte ve ayette ki o mucizevî anlam ortaya çıkmaktadır.



82
Lut Gölü'nün Coğrafi Konumu / LUT GÖLÜ’NÜN COĞRAFİ KONUMU
« : Eylül 20, 2010, 12:39:37 ÖS »


LUT GÖLÜ’NÜN COĞRAFİ KONUMU

Ankebut Suresi (31-32)                                             
31. Elçilerimiz İbrahim'e (iki oğul ihsan edeceğimize dair) müjdeyi getirdiklerinde şöyle dediler: Biz bu memleket halkını helak edeceğiz. Çünkü oranın halkı zalim kimselerdir.
32. (İbrahim) dedi ki: Ama orada Lut var! Şöyle cevap verdiler: Biz orada kimlerin bulunduğunu çok iyi biliyoruz. Onu ve ailesini elbette kurtaracağız. Yalnız karısı müstesna; o, kalacaklar arasındadır.


Ankebut Suresinin 31. ayetinde Hz. Lut peygamberin memleketinden ve o memleketin helak edileceğinden bahsedilir. Aynı surenin 32.ayetinde ise ‘’Orada Lut var’’ şeklinde bir cümle geçmektedir. Bu konuda dikkati çekmek istediğimiz olay, Lut Gölü’nün coğrafi konum olarak 31. ve 32. paraleller arasında bulunmasıdır.


Yukarıdaki haritada Ürdün ile İsrail arasındaki -408 m. olarak gösterilen göl, Lut Gölü’dür. Bazı kaynaklarda Ölü Deniz adıyla geçer. Görüleceği üzere, Lut Peygamberin memleketi ile ilgili ayetlerin numaraları ile bu bölgenin ve Lut Gölü’nün arasında bulunduğu paralellerin numaraları “31. ve 32. ayet”  ile  “31. ve 32. paralel” arasında tam bir uyum vardır.

Lut peygamberin memleketi ile Lut Gölü’nün coğrafi konumunun paralel ve meridyen bağıntısı ile ilgili ilginç ve farklı bir durum dikkati çekmektedir. Bu konuda paralel ve meridyenlerin kesişim noktası değil, ayet numaralarından çıkarılan iki paralel aralığı esas alınmaktadır. Bu durumun sebebi, Lut Gölü’nün merkezi olarak kabul edilebilecek bir noktanın veya Lut Gölü üzerindeki herhangi bir noktanın, sure ve ayet numaralarıyla temsil edilecek iki tamsayının oluşturduğu paralel ve meridyen değerlerinin kesişim noktasına denk gelmemesidir. Yukarıdaki haritalarda Lut Gölü’nün coğrafi konumu incelendiğinde tamsayılarla temsil edilebilecek paralel ve meridyenlerin kesişim noktasına denk gelmediği görülmektedir. Paralel değeri olarak ancak 31. derecenin küsuratını ifade eden dakika ve saniye değerlerine, meridyen olarak da 35. derecenin küsuratını ifade eden dakika ve saniye değerlerine karşılık gelebilmektedir. Örneğin, 31. kuzey paraleli ile 35. doğu meridyeninin kesişim noktası Lut Gölü’ne denk gelseydi, o zaman, “neden 31. surenin 35. ayetinde Lut Gölü ile ilgili bir bilgi ve bağıntı aranmıyor?” denilebilirdi. Ayrıca neden iki meridyen aralığı değil de iki paralel aralığının esas alındığı konusuna da şöyle bir açıklama getirilebilir:

İki paralel aralığı, diğer bir deyişle ardışık olan iki paralel arasındaki mesafe dünyanın her yerinde aynıdır (111 km). Ardışık iki meridyen arasındaki uzaklık ise her yerde aynı değildir. Ekvatorda en geniştir ve kutuplara yaklaşıldıkça daralır. Nihayet kutuplarda “0” olur. Bu nedenle iki paralel aralığı daha net olan belirgin bir uzaklığa ve bölgeye karşılık gelebilmektedir. Bunun yanında, bir noktanın koordinatı verilirken ilk olarak paralel (x) değeri verilir. Bu açıdan da paralel değerlerinin meridyenlere göre önceliği olduğu düşünülebilir.

Bu konudaki açıklamalar, ileriki bölümlerde görülecek olan Sebe Suresi ve Arîm seli ile ilgili konuda da geçerli olacaktır.


83

ANKEBUT SURESİNDEKİ MUCİZEVÎ COĞRAFİ İŞARETLER


Günümüz coğrafya biliminde, dünyadaki herhangi bir bölgenin nokta olarak yer tespitinin yapılabilmesi, belirli ölçümlerle yapılmış enlem-boylam koordinatlarının bilinmesine dayalıdır. Bu koordinatlar iki unsur içermektedir; enlem (paralel) ve boylam(meridyen). Kuran-ı Kerim’deki anlatım ve cümlelerinin de bir koordinatı vardır; bunlar sure ve ayet numaralarıdır. Peki, Kuran’da bahsedilen bir coğrafik mekânın geçtiği sure ve ayet numaralarının tam olarak enlem ve boylam karşılığı olduğunu fark etseniz ne düşünürdünüz? Üstelik o ayetlerde olayın meydana geldiği ya da kavimlerin yaşadığı bölgeye dair işaretler olduğu da anlatılıyorsa…  

29. sure olan Ankebut suresinin 38. ayetinde Semud ve Ad kavminin meskenlerinden, yani oturdukları yerlerin beyan edildiği anlatımı vardır. Ayetin bu açıklamasına göre helak olmuş bu toplulukların yaşadığı bölgenin Dünya üzerindeki coğrafi konumu, Kuran’da mucizevî bir işarete tekabül etmektedir.

29. Sure  (Ankebut) / 38. Ayet

Semud kavminin yaşadığı Hicr bölgesinin Medine ile Şam arasında olduğuna dair birçok kaynakta bahsedilmektedir.

Hicaz ile Şam arasında olduğu bilinen “Hicr” bölgesini harita düzleminde gösterebilmek için pratik bir çizim olarak harita üzerinde iki noktayı gösterebilecek şehirlerarasında bir doğru çizildiğinde Ad ve Semud kavimlerinin yaşadığı Hicr mevkisinin bu doğrunun 29. kuzey paraleli ile 38. doğu meridyeninin kesiştiği noktada bulunduğunu görürüz.

Harita:1

Harita:1’de görülebileceği üzere Hicaz bölgesindeki Medine ile Şam (Damascus) olan bu iki şehrin temsil ettiği noktaları birleştiren doğru parçasının tam orta noktası, çok küçük hata payları ihmal edilirse Ad ve Semud’un yaşadığı bölgenin merkezine (29:38 koordinatına) isabet etmektedir. İsteyen herkes bu özelliklerin doğruluğunu herhangi bir harita üzerinde basit bir cetvel yardımıyla test edebileceği gibi, yaygın olarak kullanılan bazı harita programlarıyla da inceleyebilir. Aşağıdaki alıntı bilgilerinde ve haritalarda bu özellikler anlaşılmaktadır.

Hicr; Semud kavminin, Medine ile Şam arasında bulunan yurtlarının adıdır.       
 http://www.ilimdunyasi.com/peygamberler-tarihi/semud-kavmi-ve-yurdlari/

… Bu kavmin adı Semud'du. Yerleri Medine ile Şam arasında Hicr'di.
http://peygamberler.8k.com/salih.htm


Semud, Ad'dan sonra idi. Onların yurtları, Hicaz ile Şam arasındaki, Vadi el-Kura ve çevresinde meşhur olup, Allah Resulü (s), hicretin 9. senesi Tebük'e giderken, onların yurtlarına uğramıştı.
http://www.yaklasansaat.com/eski_kavimler/semud/semudsalih.asp

Suudi Arabistan haritasında görüleceği üzere, Semud kavminin yaşadığı yerler olarak belirtilen Hicaz ile Şam arasındaki Vadi El Kura denilen bölge (Harita:2’de Al-Qurayyat olarak gösterilen bölge) 29. kuzey paraleli ve 38. doğu meridyeninin kesiştiği yerdedir.

Görüldüğü gibi Semud kavminin yaşadığı yerlerin beyan edildiği belirtilen Ankebut suresinin sure numarası olan 29 rakamı o bölgenin kaçıncı paralelde olduğunu ve ayetin numarası olan 38 rakamının da hangi meridyende olduğunu net bir şekilde açıklamaktadır. Bilindiği üzere Kuran-ı Kerim’in indirildiği dönemde paralel ve meridyen kavramları henüz bilinmiyordu.

Harita:2











                                            


   

Ayrıca, neden güney değil de kuzey paralelinin ya da neden batı meridyeni değil de doğu meridyeninin esas alındığı şeklinde bir soru akla gelebilir. Ankebut suresinde o dönemde yaşayanlar ve ilk müslüman olan toplumlar kastedilerek, ‘’onların yaşadıkları yerleri siz de gördünüz’’ denilmektedir. Bunun yanında birçok kaynakta peygamberimizin de onların yurtlarına uğradığı belirtiliyor. Bu bilgilerden yola çıkarak o zamanki İslam ümmetinin de gördüğü ve uğradığı bir yer olması gerektiği ve bundan dolayı da yer itibariyle Arabistan Yarımadası çevresinde bulunması gerektiği, bundan yola çıkarak da kuzey paraleli ve doğu meridyenlerinin esas alınması gerektiği sonucuna varabiliriz. Bununla beraber neden sure numarasının paralel olarak, ayet numarasının ise meridyen olarak kabul edildiği şeklinde de bir soru akla gelebilir. Dünya yüzeyini bir koordinat düzlemi olarak düşünürsek, herhangi bir noktanın koordinatları verilirken önce X ekseninin değeri, sonra Y ekseninin değeri  (x,y) şeklinde yazılır. Kuran’dan bir ayet belirtilirken de önce sure numarası, sonra ayet numarası verilir. Ayrıca sure ve ayet numaraları pozitif tam sayılardan oluştuğu için, koordinat düzleminde her iki bileşenin pozitif (+x, +y) olan bölgeyi dünya haritası üzerine uyarladığımızda, ekvatorun kuzeyi ve 0 meridyeninin doğusunda kalan bölge, kuzey paralelleri ve doğu meridyenlerine karşılık gelir. Bu iki durumu bir arada düşündüğümüzde yukarıdaki soru net olarak aydınlanmaktadır. Bu konudaki açıklamalar, bu kitaptaki paralel ve meridyenlere dayalı diğer coğrafi mucizeler için de geçerlidir.

Ankebut Suresi  (35-37)
35. Andolsun ki, biz, aklını kullanacak bir kavim için oradan apaçık bir ibret nişanesi bırakmışızdır.                           
36. Medyen'e de kardeşleri Şuayb'ı gönderdik ve Şuayb: Ey kavmim! Allah'a kulluk edin, ahiret gününe umut bağlayın, yeryüzünde bozgunculuk yaparak karışıklık çıkarmayın! dedi.            
37. Fakat onu yalancılıkla itham ettiler. Derken, kendilerini bir sarsıntı yakalayıverdi ve yurtlarında diz üstü çöke kaldılar.  


Ankebut Suresi’nin 36. ayetinde Medyen halkından ve 37. ayetinde de onların yurtlarından söz edilmektedir. Aslında bu ayet numaraları da sure numarası olan 29 ile birlikte Medyen halkının yaşadığı bölgenin coğrafi konumunu,  yani paralel ve meridyenlerini işaret etmektedir.
Medyen, Akabe körfezinden Humus vadisine kadar uzanan bölgenin adıdır.
http://www.diyanet.gov.tr/turkish/basiliyayin/dinikavramlaryazdir.asp?id=111

Bunlar, Kuzey Arabistan ile Güney Filistin arasındaki bölgede ve Kızıldeniz ile Akabe Körfezi Kıyılarında olmak üzere, haritalarda 29. kuzey paralelini ve 35, 36, ve 37. doğu meridyenlerini kapsayan bölge Medyen olarak bilinen coğrafi bölgeyi belirlemektedir. Ankebut 35. ayette de ‘’bırakılan bir ibret nişanesinden bahsedildiği için’’ 35. meridyenden itibaren, yani Akabe Körfezinin doğu kıyılarından itibaren başlatılabilir. 35. ayet sadece Lut Kavmi ile ilişkili olarak kabul edilebilir. Bu düşünce kabul edilmese bile 36. ve 37. meridyenlerle 29. paralelin birleştiği noktaların işaret ettiği bölge, Medyen halkının yaşadığı bölgelerin merkezini belirleyen toprak parçalarını belirttiğini kabul edebiliriz.

Harita:3

Kaynak:www.expedia.com

Yukarıdaki harita, Medyen Kavminin yaşadığı coğrafi bölgeyi işaret etmektedir.
http://www.yaklasansaat.com/eski_kavimler/medyen/medyen.asp

 ...ve bu haritalar da










Kuran'da Ad ve Semud Kavimleri'nin isimleri daima birlikte anılır. Dahası Allah, ayetlerde, Semud Kavmine Ad Kavmi'nin helakından ders almalarını öğütlediği belirtmektedir. Bu anlatım, Semud Kavmi'nin Ad Kavmi hakkında detaylı bir bilgiye sahip olduğunu gösterir.

Semud (toplumuna da) kardeşleri Salih'i (gönderdik. Salih:) "Ey kavmim, Allah'a kulluk edin, sizin O'ndan başka ilahınız yoktur... Ad sonrası sizi halifeler kıldığını ve sizi yeryüzünde (güç ve servetle) yerleştirdiğini hatırlayın ki onun düzlüklerinde köşkler kuruyor, dağlardan evler yontuyordunuz. Şu halde Allah'ın nimetlerini hatırlayın, yeryüzünde bozguncular olarak karışıklık çıkarmayın."
7 (Araf)/ 73, 74

Ayetlerden anlaşıldığına göre Ad Kavmi ve Semud Kavmi arasında bir ilişki vardır, hatta belki de Ad Kavmi, Semud Kavmi'nin tarihinin ve kültürünün bir parçasıdır. Hz. Salih, Semud Kavmi'ne Ad Kavmi'nin örneğini hatırlamalarını ve bundan ders almalarını emretmektedir.       
http://www.kavimlerinhelaki.com/semudkavmi1.html

Ad kavmi, isyanları sebebiyle büyük bir azaba düşüp, helâk olmuştu. İman ettikleri için bu azaptan kurtulan insanlar ise kendilerine yeni yurtlar kurmak üzere çeşitli bölgelere dağıldılar. Bu dağılan insanlardan bir kısmı Semud denilen kimsenin evlatlarıdır. Semud kavmi, Şam ile Hicaz arasındaki Hicr denilen bölgede yerleşmişti.    
 http://www.nurcafe.com/dini/salih_aleyhisselam.html


Semud kavmi Ad kavminin halefi olan bir topluluktur. Aslında aynı topluluğun devamıdır. Bundan dolayı Semud kavminin yaşadığı bölge olarak paralel ve meridyenlerin Ad kavmi için de geçerli olduğu düşünülebilir. Zira Ad kavminden önceki yaşadıkları yerlerden (Arabistan Yarımadası’nın güneyi) göçenler Semud kavmini oluşturmaktadır.   



Sayfa: 1 2 3 [4]
free counters